
Türkiye’de Inbreeding – İçten beslemeli sistem
Araştırma görevlisi, eski adıyla asistanın görevi yapılan bilimsel çalışmaların ilerleyişini kontrol etmek, hocayı asiste etmek bir hoca ne iş yapar onu öğrenmek ve ilerleyen aşamada hoca olduğunda neler yapacağını öğrenmektir. Aslında örgün öğrenim içerisinde bir usta çırak hatta anne / baba – evlat ilişkisi içerisinde yürüyen bir eğitim kademesi olarak düşünülebilir. Ancak tabii ki bu hala devam etse de insanıların profesyonelleşme adı altında bazı değerleri unutması çoğu yerde bu ilişkiyi bitirdi. Bunun bir çok nedeni olmasıyla birlikte, inbreeding (içten beslenme) olmasın diye çıkarılan 50d kadrosunun etkisi çok büyük. Öncelikle Inbreeding nedir derseniz, kısaca koloni halinde yaşayan hayvanların örneğin arılarda gen çeşitliliğinin artması kalıtsal hastalıkların azalması ve daha iyi genlerin gelecek nesillere aktarılması için bazı arılar koloni dışına atılır ve dışardan başka arılar koloninin içine dahil edilir. Inbreeding bir koloninin kendini yenilemesi için gereken bir durumdur ve doğa bunu kendiliğinden sağlar. Örneğin bir koloniden atılan arı başka bir koloniyi rahatlıkla bulabilir. İki koloni arasında yaşamsal faliyetleri için neredeyse hiçbir fark yoktur. Değiş tokuş olması arının hayatında bir şeyi etkilemez ya da koloninin dağılmasına neden olmaz.
Ancak bu kavram üzerinden akademiye uyarlanan bu durum her ülkeye hatta her ülkede ki üniversiteye uygun değildir. Öneğin işleyişin standardize edildiği üniversiteler için inbreeding olmaması gerekirken henüz bir kültür oluşturamamış üniversiteler için inbreeding zorunlu olmalıdır. Türkiye’de ki duruma baktığımızda 1980 yılında kurulan YÖK’ten bu yana sadece 42 yıl geçti. Bu sürenin uzun olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak hala YÖK’ün olmadığı dönemde hocalık yapan kişilerin derslere girdiğini unutmamak gerekir. Yani YÖK’ün kurulmasından sonra hala 1. Nesil hocalar akademinin içinde bulunuyor.
Benim en sevdiğim teorilerden biri de 3 Nesil üniversiteli teorisi. Bu teori bir ülkenin kültür seviyesinin topyekün yükselebilmesi, ekonomisinin düzelebilmesi için 3 neslin de üniversiteye gitmiş olması gerektiğini söylüyor. Örneğin benim çocuğum, 3. Nesil üniversiteli olmuş olacak. Peki ben bunu neden burada söylüyorum. Yukarıda da bahsettiğim gibi araştırma görevlisi hatta doktora öğrencisi ve hocası arasında ebeveyn – evlat ilişkisi gelişir. Hatta doktora babası ve doktora annesi olarak da bu kavramlar ifade edilir. Bu nedenle üniversite içinde de en az 3 nesilin hoca olarak bulunması gerekir ki bir araştırma grubu kültürü gelişsin. Bir süreklilik olsun ve gelecek nesillere aktarılabilecek bir miras, koloni, kalabilsin. Ancak Türkiye’de Yüksek Öğrenimin tarihi henüz bir insan ömründen kısa iken nasıl oluyor da inbreeding olmasın diye koca koca hocalar kararlar alabiliyor anlamak zor.

